Sayfa 3 / 6

İsmet Akça: Benim konuşmamdan yola çıkan iki soruyu yanıtlayayım. Vakıfların holding kurma hakkı ve vergi muafiyetleri vardır, ama OYAK bir vakıf değildir; yani özel bir yasayla kurulmuştur, Vakıflar Kanunu’na tabi değildir. Özel bir yasayla, özel bir dönemde kurulmuş olduğundan kendi özel yasasının düzenlemelerine tabidir. Vergiden muafiyet dönem dönem belli sermaye gruplarına da tanınır, holdinglere dair de bu tarz düzenlemeler vardır. Meselenin asıl boyutu bence, iktisadi alanda var olmaması gereken bir yapının varlığıdır. Dünyanın her yerinde emeklilik fonları vardır, ama burada saydığım ülkeler dışında dünyada demokrasinin görece daha yerleşikleştiği ülkelerde orduların bu tarz emeklilik fonlarına talip olmadığını görürsünüz; olduğu durumlarda da fonlar bu tarz dev şirketlere sahip değildir, genelde o paralar borsa gibi yatırım alanlarında kullanılır ve kazanılan getiri üyelere dağıtılır. Dolayısıyla OYAK, yapısı daha ilk günden itibaren başka türlü tasarlandığından, dünyadaki diğer emeklilik fonlarına çok fazla benzemez. Bavyera örneğinde kamu çalışanlarından söz edildi. Türkiye’de OYAK üzerinde de 60’larda-70’lerde “üçüncü sektör”, “farklı bir model” gibi tartışmalar dönmüştür. Buradan hareketle 70’lerin başında İşçi Yardımlaşma Kurumu, Memur Yardımlaşma Kurumu (MEYAK) gibi kurumlar kurulmuştur ama şu anda hiçbiri ortada yoktur; çünkü hiçbirine yasalarla bu tarz imkânlar tanınmamıştır. En son MEYAK için o dönemde toplanmış paralar 80’lerin başında işte iade edilmiş ve hiçbiri böyle bir yapıya dönüşememiştir. CIA şirket mi bilemem, kolay bir mesele değil bu. Ama “Amerikan çokuluslu şirketleri, CIA’in şirketleridir” gibi bir varsayım söz konusuysa, bu doğru bir varsayım sayılmaz. Hiçbir ilişki o kadar araçsalcı değildir. OYAK dünya ekonomisini bırakın, Türkiye ekonomisini de tabii ki tek başına belirleyemez. Türkiye ekonomisi, o kadar küçük bir ekonomi değildir. Örneğin Pakistan daha farklı bir örnektir, çokyapılıdır. Orada kara kuvvetlerinin bir holding yapısı vardır falan ve çok daha etkilidir ülke ekonomisinde. Türkiye’de durum tam olarak böyle değildir, ama OYAK en büyük holdinglerden biridir ve ekonomideki bütün yarılmaların, çatışmaların, ittifakların bir parçasıdır. Orduyu siyasal hayatta kadir-i mutlak bir güç olarak tarif etmek çok doğru değildir. Tarihsel bağlama gelince, tekil tekil dönemlere bakmak, oradaki güçler ilişkilerini değerlendirmek ayrı bir oturumu gerektirir. Türkiye’de ordunun yapısal, kurumsal birtakım güç imkânları vardır. Biz burada bunları resmetmeye, nelerin değiştiğini dile getirmeye çalıştık. Bana göre, bundan sonraki adım dış imkânların nasıl kullanıldığına bakmaktır. Orada gerçekten somut güç ilişkileri analizine girersiniz. Bazen imkân orada potansiyel olarak dururken değerlendiremezsiniz, bazen de çok yoğun bir şekilde hayata geçirebilirsiniz.