Sayfa 1 / 5

Orduların Demokratik Denetimi, Ömer Laçiner; Ben güvenlik sektörünün tamamının değil, ordunun demokratik denetiminden bahsetmek istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan itibaren, yani artık modern referanslarla konuşmamız gereken o dönemden itibaren, ordunun yanı sıra polisin de denetimi sorun olmuştur. Devlet genel olarak silahlı güç kullanan bu organlarının denetim ihtiyacını toplumun, hatta Büyük Millet Meclisi’nin denetiminin dışında, tamamen kendi iç mekanizmalarıyla halletmek konusunda ısrarlı davranmıştır.
Tek parti dönemini geçiyorum. Ordunun ve polisin sivil irade, yasama ve yürütme organı, yargı tarafından denetlenmesine doğru ilk adımları Demokrat Parti’nin iktidara gelişiyle birlikte görüyoruz. İlk defa o dönemde, ordunun -büyük bölümü Osmanlı ordusundan itibaren süregelen- birtakım imtiyazları kısıtlandı. Bunların en simgeseli, askerlik hizmetini yapmakta olan personelin, subayların ve hatta astsubayların evlerinde adeta hizmetçi olarak kullanılmasına dayalı emir erliği müessesesinin kaldırılmak istenmesiydi.
Bu konuda 1950 yılında yapılan tartışmalar sırasında son derece ilginç konuşmalar oldu. Aklımda kalan, sonradan Cumhurbaşkanı olacak olan Cevdet Sunay’ın Genelkurmay’ı temsilen Büyük Millet Meclisi’ndeki komisyon tartışmalarında “Nasıl olabilir efendim, bir subayın elinde fileyle dolaşması!” cümlesine karşılık, bir milletvekilinin de “Yahu ben dolaşıyorum, o niye dolaşmasın?!” diye cevap verdiğiydi.
Kendilerini bu memleketin olmayan dükleri, markileri, kontları, yani bir çeşit asilzadeleri sayan bir zümrenin, kurumun karşısındayız sanki. O dönemde Demokrat Parti fazla ileri gitmedi, o emir erleri evlerde çalışmadı, ama kışlalarda subayların gündelik işlerini yapmayı hâlâ sürdürdüklerini tahmin ediyorum. Demokrat Parti döneminde ordunun mali denetimi, bütçe üzerindeki son sözü söyleme hakkı bir parça kısıtlanmış gibiydi.
Ordunun kendine uygun gördüğü bütçeyi Büyük Millet Meclisi’ne ve hükümete bir çeşit emirname gibi göndermesi pek göze çarpmıyordu; fakat 1960 darbesinden sonra bu gerilemeyi fazlasıyla telafi ettiği, uygulamanın Cumhuriyet’in ilk dönemlerine benzer hale geldiği görüldü.