Sayfa 7 / 7

Cengiz Çandar: Bir toplantıda Erbakan’ın dikkatini çekmiştin, “Bu iş şu noktaya gidiyor, ne yaptığınızın farkında mısınız?” diye, o da itiraz etmişti. Netice itibariyle soracağım şu: EMASYA ve benzeri yönetmelikler senin dile getirdiğin gibi yasaları tersine çevirme özelliğine sahip ve askeri vesayet rejimi muhkem kılan yasal çerçeveyi oluşturuyor. Bir yandan mevcut iktidar 28 Şubat’ın doğrudan hedefi olarak, ondan birinci derecede zarar görmüş bir siyasi kadronun elinde ve senin sivilleşme, demilitarizasyon dediğin adımları atmakta da önemli rol oynadı. Bu konuya muhtemelen daha sonra geleceğiz, ama örneğin Milli Güvenlik Kurulu’nun yapısını, hatta işlevini değiştiren kanun, Avrupa Uyum Yasaları, veya şimdi bizzat kendi bakanlarını doğrudan ilgilendiren, askeri vesayetten kurtulmayı gerektirecek EMASYA düzeyindeki yönetmelik değişiklikleri -kendi siyaset alanlarını daraltan bir işlev gördüğü açıkken- gibi konularda hiç adım atmadılar; ama güç ilişkileri içinde beklenmedik önemli adımları attılar.
Ali Bayramoğlu: Haklısın, Erbakan ve Çiller’e böyle bir soru sormuştum, ama o Başbakanlık Kriz Masası Yönetmeliği’yle ilgiliydi. EMASYA’nın imzalanması 1997’de Erbakan hükümetinin hemen devrilmesinden sonra, Mesut Yılmaz hükümeti döne- 16 Türkiye Siyasetinde Ordunun Rolü mindedir. Ama sosyete fişlemesi çıktığı zaman EMASYA konusunda Başbakan’a da bir soru sordum. Şimdiki Başbakan’a bir gezide anlattım. (O sormuştu daha doğrusu, “Nedir EMASYA?” diye.) “Olur mu böyle şey, kaldırırız biz bunu hemen!” dedi. Ben de “Kolay kaldıramazsınız” demiştim ve kaldırılmadı. Bu, siyasetçinin askerle kurmuş olduğu ilişki kadar, EMASYA’ya işaret ettiği derinlikle de ilgilidir. incelediğimiz zaman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iç güvenlik doktrini ve iç güvenlik yapılanmasını EMASYA üstünden kurduğunu, Güneydoğu’daki bütün birliklerin ve bütün yapılanmanın EMASYA üstünden oluşturulduğunu anlıyoruz. EMASYA sadece askerin bir dönem islami tehlikeyi kontrol etmesi için oluşturulmuş bir mekanizma değil, olağanüstü halin kaldırılmasından boşalan boşluğun nasıl doldurulacağı sorusuna verilen bir yanıttır. Buna göre bir birlik düzenlemesi vardır. Mesela herhangi bir bölgede vali iç güvenlik harekâtının başladığına karar verdiği andan itibaren, o bölgedeki bütün güvenlik güçleri, en üst askeri komutana tabi olarak faaliyet göstermeye başlar. Bu, olağanüstü halin bir unsurudur ve değişebilmesi için, sivil birimlerin bir güvenlik fikrine, bir güvenlik konseptine, bir güvenlik stratejisine sahip olmaları, mevcut yapıyı ikame etmeleri gerekir. Bu stratejiye sahip olmadan askerin karşısında yol almaları çok kolay değildir. Muhtemelen buradaki güvenlik meselesi öyle bir şekilde anlatılmıştır ki sivil iktidara ve sivil iktidarın o kadar alternatifi yoktur ki, sisteme kimse dokunamamaktadır. Siyasi iktidarın alternatifi bulunmamakta, çünkü bilmiyor; çünkü asker tarafından kontrol edilen müthiş bir bilgi tekeli söz konusudur ve o alanın içine girmek zaten söz konusu değildir. Dolayısıyla bu durum bir tür kurumsal kader haline çevrilmiştir. Başbakan muhtemelen o konuşmadan ve okuduklarından sonra EMASYA ile ilgili bilgi almış, sorunca “Aman, bu çok önemli efendim” denmiştir kendisine; başka türlü açıklamak mümkün değil. Jandarmayla ilgili durum da aynıdır; jandarma kendi başına bir güçtür. DTP bir raporunda bu konuda ısrar edip Jandarma Genel Komutanlığı’na (JGK) bazı sorular sorunca “Jandarmanın bağımsızlığı Türk demokrasisinin garantisidir” şeklinde bir yanıt almıştır. Hangi demokrasi? Türkiye’de seksen bir il ve seksen bir ilde seksen bir alay komutanı vardır. Bu alay komutanlarının hepsi 1987’den, yani JİTEM’in kurulduğu tarihten itibaren bu tezgâhtan geçmiş, hepsi bu sistemin en can alıcı, en imha edici mekanizmalarında görev almıştır. Bugün karşımızdaki bu bağımsız jandarma teşkilatı sadece bir imha makinesi değil, aynı zamanda resmi politikaların denetimsiz şekilde uygulandığı bir makinedir. Buna da müdahale etmelidir hükümet. Ama bu çok kolay değildir, çünkü iktidar o kadar sivil değildir. Bu noktada gerçekten bir konsept yaratacak birikime de sahip olmadıklarını düşünüyorum.
Kaynak: Türkiye Siyasetinde Ordunun Rolü Asker-Sivil İlişkileri, Güvenlik Sektörü ve Sivil Denetim adlı kitap ISBN 978-605-88952-2-5. Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği İnönü Caddesi, Hacı Hanım Sk. No: 10/12 34439 Gümüşsuyu – İstanbul +90 212 249 15 54