Sayfa 4 / 7

Türk siyasi tarihi, devlet alanının sürekli genişlemesine, siyasi alanın sürekli daralmasına, siyasi konuların gitgide devletleştirilmesine tanıklık etmiştir; laiklikten eğitime, Kürt meselesinden dış politikaya kadar zaten devlet alanının içinde telakki edilen konulara, kriz çıktığında ya da gerektiği anda diğer konular eklenmiş, bunlar devlet alanının içine aktarıldıkları andan itibaren siyasi özelliklerinden arındırılarak tartışmaya kapatılmıştır. Yetki-sorumluluk mekanizmasında bozukluk ile siyasi alan-devlet alanı arasındaki ayrışma sadece fiili değildir; yasalar tarafından düzenlenmiş ve teminat altına alınmıştır. 1982 Anayasası’ndan başlamak üzere, onun altındaki tüm mevzuata ve mevzuatın çeşitli kademelerine, yasalara, yasalardan genelgelere, yönetmeliklere kadar uzanan düzenlemeler mekanizması bu iki unsuru temel almıştır. Özetleyecek olursak, askeri vesayet geleneği devlet içi mutlak özerklik ve ordu içi aşırı merkezilik üzerine oturan, askeri bünyeye kendisini denetlememe, buna karşılık siyaseti sürekli denetleme imkânı veren bir yapı olarak tanımlanabilir. Şimdi başka bir düzeye geçelim: Bu askeri vesayet yapısı nasıl işler, işliyor? Karşımıza üç katman çıkar. Birincisi yasal katmandır. Bu yapı yasalar ve anayasalarla güvence altına alınmıştır. Yüksek Askeri idare Mahkemesi’nin varlığından Milli Güvenlik Kurulu ve Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin varlığına, iç Hizmetler Kanunu’nun 35. maddesinden Sayıştay Kanunu’nun askeri mal ve harcamalardaki denetim sınırlamalarını öngören ilgili maddelerine kadar mevzuat bu çerçeveyi tüm ayrıntılarıyla garanti altına alır. Milli Güvenlik Kurulu’na ilişkin kanun, bugün hâlâ milli güvenliği tanımlarken devlet alanı-siyasi alan ayrımını çok hassas bir şekilde korur; milli güvenlik kavramının geniş ve muğlak kapsamını -ki değiştirilmemiştir- ve bir yönüyle devlet alanının tarif ve tanımını içerir. ikinci katman yönetmeliklere, protokollere ilişkindir. Bu katman son derece önemlidir, çünkü yönetmelikler ve protokoller sıkça, askeri vesayeti yasaların ve anayasanın öngördüğünden daha derine indirir. Bu düzenlemeler yasaları tersine çevirme, delme ve derinleştirme işlevine de sahiptir. Yasaların yürütmeye tamamlaması için bıraktığı yönetmelik alanının genişliği, gerçek bir iktidar aracı ve yasaları yeniden düzenleme ve belirleme alanı olarak karşımıza çıkar.