üç yıllık aktuaryel karın enflasyon, nema, mark ve dolar bazında karşılaştırılması ekranda sunulmuş olup, son üç yıl nema oranı enflasyon oranının üzerinde gerçekleşmiştir. Yani, 1998 yılında O/o 20.3; 1999 yılında O/o 21 oranında enflasyona göre artış sağlanmıştır.
2000 yılında TÜFE O/o 39, TEFE O/o 32.7 olmasına rağmen, nema oranı O/o 55.4 olarak gerçekleşmiştir. 40. Genel Kurulda hedef olarak gösterilen TEFE ve TUFE rakamlarından yüksek olanının +20 puan üzerinde nema verilmesi hedefine, TEFE'de %2.7 puan oranı üzerinde ulaşıldığı, TÜFE'de ise O/o 3.6 puan oranın altında kalındığı görülmüştür. Nemaya baz teşkil eden aktuaryel karın büyümesi isteniliyorsa, Aktuaryel Bilanço kalemlerine önem verilerek, iştirak kalemleri, buna bağlı olarak da iştirak gelirleri artırılmalıdır.
Şimdi, Gelir-Gider Analizini arz ediyorum.
Kurum'un 2000 yılı gelirleri 1999 yılına göre O/o 17.2 artışla 170 trilyon 715 milyar Türk Lirası olarak gerçekleşmiştir.
Gelirlerde bir önceki yıla göre artış oranının düşük gerçekleşmesinin, 2000 yılında faiz oranlarının bir önceki yıla göre çok düşmesinden dolayı plasman gelirlerinde artış
sağlanamaması ve OYAK'ın borç verme. konut kredisi hizmetlerine uygulanan faiz oranlarının bir önceki yıla göre yarı yarıya düşürülmesinden kaynaklandığı görülmüştür. 2000 yılında gerçekleşen toplam gelir; yani, 170.7 trilyon Türk Lirasının açılımında O/o 81,?'sini gelir amaçlı yatırımlar, % 8.5'ini sosyal hizmet gelirleri, % 10.2 si ise diğer gelirler oluşturmaktadır. Toplam gelir içerisinde en yüksek payı O/o 46.1 oranıyla gelir amaçlı yatırım gelirlerinden; yani. Plasman gelirleri almaktadır. Bunu O/o 19.2'1ik payla iştirak gelirleri,%14.2'Iik payla bağlı ortaklık gelirleri takip etmektedir.
Kurum, 2000 yılında, hazır değerlerini, vadeli mevduatta, hazine bonosunda, devlet tahvilinde ve yatırım fonlarında değerlendirerek, plasman gelirini 1999 yılına göre O/o 1.7 oranında artırarak 78.7 trilyon Türk Lira'lık getiri sağlamıştır. Bu tutarın toplam gelir içerisindeki payı % 46,1 olarak gerçekleşmiştir. Buna mukabil iştirak gelirlerinin: oranı ise % 19.2'de kalmıştır.
Sosyal hizmet gelirleri, 2000 yılında elde edilen gelirler içerisinde 14.5 trilyon Türk Lirası olarak ikinci sırada yer almaktadır. Bu rakam, 1999 yılında elde edilen 20.6 trilyon Türk Liralık gelire göre O/o 29.7 oranında azalmıştır. Bu azalmanın temel nedeni, 2000 yılında borç verme ve konut kredi faizlerine uygulanan faiz oranlarının Genel Kurul kararlarıyla, 1.1.2000 tarihinden geçerli olmak üzere, aylık %4'ten, aylık % 2'ye düşürülmesinden kaynaklanmaktadır.
Bilindiği üzere, 17.7.2000 tarihinde OYAK ve Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı arasında imzalanan protokole göre, daha önceden OYAK kaynaklarından karşılanan aidata esas maaşın 3 katı limitli, 12 ay vadeli borç verme hizmeti, 1.8.2000 tarihinden itibaren, açık kredi şeklinde, söz konusu banka kaynaklarından üyelerine kullandırılmaya başlanmıştır. 2000 yılı sonunda, bu uygulamayla, 78,336 üye 36.9 trilyon Türk Lirası kredi kullanmıştır. Bu uygulamanın yaygınlaştırılarak sürdürülmesinde yarar görülmektedir.
Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğü'nce sağlanan bu imkânından bankanın vazgeçmesi halinde, diğer resmi ve özel bankalarla koordinasyon sağlanarak, Kurum Dışı Kaynakların Borç Verme Hizmetlerinde kullanılmasına devam edilmelidir.
Kurum'un gider analizi yapıldığında, 2000 yılında 6.5 trilyon Türk Liralık gider yapıldığı, giderlerin 1998 yılına göre % 240 oranında, 1999 yılına göre ise % 79.3 oranında arttığı görülmektedir.
Giderlerin toplam gelirler içerisindeki payı bir önceki yıl % 2.5 iken, 2000 yılında % 3.8'e ulaşmıştır. Bu artışın, yönetim giderleri içerisinde yer alan sosyal ve kültürel giderlerin artışlarından ve gayrimenkul . İşletme giderleri içerisinde yer alan personel giderini oluşturan İstanbul Mercure Oteli personeline ödenen kıdem tazminatlarından oluştuğu görülmektedir. Giderlerde azami tasarrufun yapılması, cari giderlerin asgari seviyeye çekilmesi için her türlü özenin gösterilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
2000 yılında, Ordu Yardımlaşma Kurumu'na, iştiraklerden toplam 81 trilyon 232 milyar Türk Lirası kar payı tahakkuk ettiği tespit edilmiştir.
Söz konusu kar payını, % 66.4'Iük kısmıyla otomotiv sektörü, otomotiv sektörünü % 20.4 oranıyla çimento sektörü, O/o 8.1 oranıyla finans sektörü takip etmektedir. Otomotiv sektöründe 2000 yılındaki büyük rakamlara ulaşan satışların yaşanan ekonomik krizin etkisiyle 2001 yılında düşeceği değerlendirildiğinden, otomobil satış talebi, iç ve dış pazarlama faaliyetleriyle canlı tutulmaya çalışılmalıdır.
Kurum'un çimento iştirakleri 2000 yılında O/o 3.7'lik bir artışla 6.9 milyon ton çimento üreterek sektörden yaklaşık olarak % 19 oranında bir pay almasına rağmen, Bolu, Ünye, Elazığ Çimento Fabrikalarının üretim ve verimliliklerinin düşük olduğu gözlemlenmiştir. Bu fabrikaların üretim, pazarlama ve karlılık bakımından rehabilite edilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir. Tabloda dikkatleri çeken husus, gıda-kimya sektöründen elde edilen Kurum karının ancak % O. 7 olduğu; dolayısıyla, gıda kimya sektörünün,. 2000 yılını, 199p yılında da olduğu gibi, pek verimli ve karlı geçirmediği görülmektedir. iştiraklerimizin 2000 yılında firma bazında karları ve Kurum kar payları incelendiğinde; Goodyear'ın 1999 yılında 4.6 trilyon, 2000 yılında 7.8 trilyon; OYPA'nın 2000 yılında 6.4 trilyon, OYAK BANK'ın ise 2000 yılında 8.4 trilyon Türk Lirası zarar ettiği görülmektedir.
Ayrıca, 2 trilyon kar eden HEKTAŞ ile 577.7 milyar TL kar eden TUKAŞ'ın, geçmiş yıl zararlarının mahsubu nedeniyle, Kurum'a katkı payı ödeyemedikleri görülmektedir.
OYPA'nın personel istihdamı, ücret politikası, pazarlama, en ufak fiyatlandırmalar da dahil tüm yetkilerin merkezde toplanması; yani, yönetim, rekabet, ucuzluk, sadece Ankara Balgat OYPA Mağazasının yıllık kirasının, KDV dahil 129.1 milyar lira, Tandoğan Mağazasının 152.2 milyar lira, Göztepe Mağazasının 153.6 milyar lira, Balıkesir Mağazasının 119.2 milyar lira olduğu göz önünde bulundurularak, ciddi anlamda kira sorununun olduğu gözlenmektedir.
2000 yılında OYPA'nın genel anlamda ödediği KDV dahil kira bedeli 1.5 trilyon liradır. Bu yıl bu kiranın 2 trilyon lira olduğunu veya olacağını değerlendirmekteyiz. Buna da ciddi anlamda eğilinmekte yarar olduğunu Genel Kurul üyeleri olarak düşünüyoruz; çünkü, bu sektör, bizim için çok önemli bir sektör.
Bugün Türkiye'de yaşanan ekonomik kriz dolayısıyla, bu sektörde kriz gören, ciddi anlamda finans sıkıntısı çeken birtakım firmalar var. Bu boşluğu, bu güçlü firmanın rehabilite edilerek, kaynaklarını rasyonel, etkin ve dengeli kullanmak suretiyle rantabilitesini yükselterek, ciddi anlamda, bu pazarda pazar payımızı, karlılık oranı yükseltilerek artıracağını değerlendiriyoruz. Ayrıca, Ordu Pazarları Girne-Magosa Mağazası'nın 31.12.2000 tarihli Bilançosunun incelenmesinde; satılan ticari malların maliyetinin 7.3 trilyon TL, satışlarla ilgili gelirin 58 milyar lira gibi çok düşük bir karın oluştuğu, satış karlılığı oranının ise % 00.8 gibi kabul edilemez bir oran olduğu; buna karşılık, faiz gelirlerinin 756 milyar lira, diğer olağan gelir ve karın ise 6,.1 milyar lira olduğu görülmüştür.
Bu mağazanın mağazacılıktan dolayı faaliyet karının hemen hemen olmadığı; ancak, faiz geliriyle Bilançosunu kara dönüştürdüğü dikkati çekmekte olup, bu mağazanın asli mağazacılık göreviyle ilgili olarak rehabilite edilmesinin ve Kurum'ca sübvanse edilmemesinin uygun olacağını değerlendirmekteyiz.
Ayrıca, bu değerli Mağaza Müdürü'müzün, satış cirosuna göre çok rasyonel kar etmemesine rağmen, 2000 yılında jestiyonla ödüllendirilmesi de Genel Kurul üyeleri olarak ayrıca dikkatimizi çekmiş bulunmaktadır.
İLGİLİ HABERLER
OYAK iştirakleri içerisinde yer alan Halk Leasing tarafından, finansal kiralama yaptıkları firma ve kuruluşlara verilen hizmetler karşılığı toplam 18,619 milyon dolar; 5,567 milyon DM ve 128 milyar Tür Liralık alacağın takipteki alacaklar olduğu belirlenmiş olup, bu alacakların icra takibi, haciz işlemleri ve ipotek karşılıklarıyla tahsiline çalışıldığı tespit edilmiştir.
Bu hizmetlerden dolayı icra takibindeki, haciz işlemlerindeki ve ipotek karşılığı elde edilecek kaynağın, Halk Leasing'in alacaklarını karşılamasının mümkün olmayacağı değerlendirilmektedir. Takipteki bu alacakların süratle tahsili cihetine gidilmesinin, bunun gecikmesi halinde, 2001 yılı için sermaye artırımı olarak 897 milyar lira kaynağın da yeterli olmayacağını değerlendirmekteyiz.
Bununla birlikte, finans sektöründe OYAK Menkul Değerler ile AXA-OYAK Holdingin karlılığı dikkati çekerken, OYAK BANK'ın yıllar itibariyle karına bakıldığında, 1997, 1998 ve 1999 yıllarındaki ortalama karı enflasyonun yaklaşık% 10, yalnızca 1999 yılı gibi bankacılık sektöründeki karlılık oranının tavan yaptığı bir dönemde ise, karının enflasyonun 20 puan gerisinde kaldığı izlenmektedir.
2000 yılında ise, bu düşük karlılık, yerini zarara bırakmıştır. Bu zarar, geçmiş yıllarda OYAK BANK tarafından kredi olarak verilen ve bugüne kadar tahsil edilemeyen takipteki alacaklardan kaynaklanmaktadır.
OYAK BANK tarafından Türk Petrol Grubu'na verilen 4,479 trilyon Türk Liralık takipteki alacakla birlikte bankaya ipotekli firmalardan 3 adet gayrimenkulün icra kanalıyla satışı bir an önce tamamlanmalıdır. Ancak, bu satıştan elde edilecek gelirin,Kurum'ca verilen kaynağın karşılığı olamayacağı değerlendirilmektedir. Ayrıca, 31.3.2000 tarihi itibariyle 13.1 trilyon TL olan takipteki alacaklar dikkati çekmiş olup, OYAK BANK'a ait Almanya'daki Ankerbank ve İrlanda’daki OYAK European PLC. finans kuruluşuna ait mali tablolar ve kredilerin durumu incelendiğinde, Ankerbank'ın, 31 Mart 2000 tarihi itibariyle yasal takipte olan kurumsal kredi miktarı 11. 7 milyon DM, bireysel kredi olarak 28.5 milyon DM olmak üzere toplam 40.2 milyon DM yasal takipte olan kredi alacağı olduğu; buna karşılık, bu bankaca, artık ümidi kesildiği kabul edilerek, icra iflas Kanununa göre en azından vergiden düşmek imkanını sağlamak amacıyla 27.6 milyon DM karşılık ayrıldığı tespit edilmiştir.
OYAK European'in finans kuruluşunun Mart 2000 tarihi itibariyle 38.7 milyon dolar ticari kredi alacağı olduğu, Mart 1999 yılında OYAK BANK'tan 1999 yılında kredi alan aynı firmaya 1.6 trilyon tutarında bu sefer lrlanda'dan bir kredi imkanı sağlandığı ve bu sağlanan kredinin de takipteki krediler hesabına intikal ettirildiği, bu kredi için Aralık 1999 tarihinde ve Kasım 2000 tarihinde toplam 2 milyon 605 bin dolar karşılık ayrılarak takipteki krediler hesabından çıkarıldığı görülmüştür.
Toplam olarak, Halk Leasing, OYAK BANK, Ankerbank, OYAK European finans kuruluşunun TL bazında, doları 1 185 paritesinde aldığımızı farz ve kabul edersek 112.1 trilyon lira, dolar bazında dolar paritesini 1, 185 liradan alırsak 94.6 milyon dolar tahsil edilemeyen takipteki alacakları mevcuttur. Bizce, iyimser koşullara göre % 70-80 oranında geri dönüşlerinin olamayacağı veya çok zor olacağı bu kredilerin, her Yönetim Kurulu Toplantısı'nda öncelikli gündem maddesi olarak ele alınmasının ve bu kredilerin süratle geri dönüşünün sağlanması için her türlü tedbirlerin alınmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Banka mutlaka kredi verir. Kredinin tanımı da, dar anlamda, borç paradır; uzun anlamda, belirli bir vadede, belirli faiz oranlarıyla gerçek veya tüzelkişilere risk karşılığı verilen para demektir. Ancak, bizim OYAK BANK'ın, risk karşılığını, yüzde yüz riskli olan insanlara veya gerçek ve tüzelkişilere vermek suretiyle en büyük riskli işlemi yaptığı değerlendirilmektedir.
Bugün, sektörde, kredi verip de, yüzde yüz isabetli kredi veren banka yöneticisi yoktur; ancak, bizim kuruluşlarımızda olan ,,kişilere verilen krediler, bizim çok dikkatimizi çekmiştir. Özel veya kamu bankalarınca dört sene önce riskli olarak görülen gerçek veya tüzelkişilere kredi verilmesi, en azından, bizim bu kuruluşumuzda, iyi bir istihbarat örgütümüzün olmadığını değerlendiriyoruz.
Bir başka bizi düşündürmeye sevk eden olay, Almanya'daki bankamız bugüne kadar hiç denetlenmemiş. Oysa, bizim komutanlarımız, aylık cirosu 5 milyar lira olan bir müessesemizi, bir kantinimizi, en az, en az yılda iki defa denetlettirirler. Almanya'daki banka şubemiz, ilk kez bu yıl, Sayın ULUSOY ekibinin gelmesinden sonra, temmuzdan sonra denetlenmiştir. Tabi, eğer, bir yerde denetim mekanizması, inceleme mekanizması olmazsa, artık, o kişilerin yönetimine inanmak zorunda kalırsınız.
Burayla ilgili bir başka açıklama da yapmak istiyorum.
Bankacılık kavramında şöyle bir deyim vardır: "Bankacılık, güneşli havada şemsiye veren sektör olarak, yağmurlu havada şemsiyeyi alan bir sektördür." Yani, hep kendisi kazanmak ister. Risk vardır; güneşli havada da şemsiyeyi başkasına verir, kendisi kullanmaz: çünkü, güneşte, sadece şapka varsa kafanızı korursunuz; ama, yağmurda, şapka da olsa, üzerinizi ıslatırsınız. Bizim bankamız, hem güneşli havada hem yağmurlu havada şemsiyeyi bütün gerçek veya tüzelkişilere vermiş; dolayısıyla, bu yağmurda çatı uçmuş. Uçan çatının içerisine de bütün yağmur damlacıkları akarak, birtakım birikimler yapmış. Şimdi, yeni ekip bu birikimleri paspasladı, kurutuyor, içerisine para koyuyor. 2000 yılında bu konulan para miktarı 46 trilyon 186 milyar; yani, apel olarak, sermaye artırımı yapılmış.
Biz bunu yapmak zorunda mıydık; mutlaka yapmak zorundaydık; çünkü, o bankanın önündeki dört harfli "OYAK" kelimesi bizim için çok önemli. Yapmadığımız takdirde, o kelimenin en ufak bir tarafındaki zedelenme bizi çok incitir. Keşke böyle olmasaydı da, bu parayı vermeseydik, 46.1 trilyon lirayı bugün nemalandırsaydık, Kasım, Aralık ve Ocak, Şubat, Mart aylarındaki Türkiye ekonomisinin konjonktüre! yapısı dolayısıyla faiz gelirlerindeki yükselme nedeniyle 75 trilyon liramız olsaydı; ama, biz, bunu yapmak zorundaydık. Bu yıl da yapacağız; çünkü, bu yıl da 25 trilyon lira apel ayrılmış. Dediğim gibi, onun ismi bizim için çok önemli; ancak, yeni yönetimin kendilerinin de inşallah diyoruz, temenni ediyoruz; ama- çok önemli şekilde, biz yardımcı olmakla beraber uzaktan kontrol edeceğiz- hedeflerimizi büyütürüz. Sayın Banka Genel Müdürü'nün bize söylediği şeylerde inşallah isabet olur; yıl sonunda, 25 şubesiyle, çağdaş bankacılığa hitap eden, bireysel ve kurumsal bankacılığı çağımıza günümüze göre yapabilen, her türlü müşteriye hizmet verebilen bir sektör olarak gelir ve dolayısıyla, biz de, geçmişteki bu alacaklarımızı alma takibiyle birlikte, bundan sonra daha rasyonel bir bankacılık hizmetine adım atmış oluruz. 2000 yılı içinde faizlerin düşmesiyle birlikte, bankaların menkul kıymet portföylerinden elde ettikleri karlar da azalmıştır. Sektörde bugün hizmet veren bankaların birleşmeler ve küçülmeler sonucu azalacağı düşünülmekte olup, OYAK BANK'ın, yeniden yapılanarak, yerli veya yabancı bir banka veya sermayeyle ortaklığa giderek hizmet ve faaliyetlerini yürütmesinin faydalı olacağı değerlendirilmektedir.
Hepimizin yakından takip ettiği gibi, ülkemiz, 2000 yılı sonlarında ciddi bir finansal kriz yaşamış, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen banka sayısındaki artış nedeniyle piyasada yaşanan gerginlik sonucunda bankacılık sektöründeki tüm maliyetler artmıştır.
Zarar eden ve 2000 yılı Kurum kar payını ödeyemeyen Goodyear, OYPA, OYAKBANK, HEKTAŞ ve TUKAŞ gibi iştiraklerle ilgili olarak, bundan önceki OYAK Genel Kurulları'nda alınan kararlarda olduğu gibi, söz konusu iştirakler ele alınarak, kurumsal karlılıklarını artırmalıdırlar.
İLGİLİ HABERLER
Sonuç olarak;
Türkiye ekonomisine bağlı olarak gelişen ve büyüyen OYAK'ın iştirak ve kaynaklarının profesyonel yöneticilerle yönetilmesi sonucunda Kurum net varlıklarının artması, karlılığın yükselmesi, Kurum üyelerine sağlanan sosyal hizmetlerin üyelere daha fazla imkan sağlar mahiyette yaygınlaşması gibi sağlıklı büyüme ve iyileştirmelerin yanında, Goodyear, OYPA, OYAK BANK, HEKTAŞ, TUKAŞ gibi karlılığı, verimliliği, performansı düşük olan iştiraklerin çok iyi irdelenmesi ve elde edilecek sonuçlara göre gereken tedbirlerin alınması gerektiği kanaatine varılmıştır. Arz ederim.
BAŞKAN - Sayın ŞALLI Albayımıza teşekkür ediyorum. Şimdi de, ikinci konuşmacı Tuğgeneral Sayın Noyan UMRUK'a söz veriyorum.
Buyurun Sayın UMRUK.
TUĞG. NOYAN UMRUK • Sayın Bakanım, Sayın Komutanım, Genel Kurulun Değerli Üyeleri, Değerli Konuklar;
Kurum, tarihinde olduğu gibi, her zaman olduğu gibi, biliyoruz, faaliyetlerini iki genel çizgide yürütüyor: Sosyal amaçlı etkinlikler ve ekonomik amaçlı etkinlikler.
2000 yılı faaliyetlerine sosyal amaçlı etkinlikler açısından baktığımızda şöyle bir manzara görüyoruz: Sosyal amaçlı etkinlikler dediğimiz ölüm yardımı, maluliyet yardımı, konut kredisi, borç para verme ve bu gibi hizmetlerini aksaksız yürütmüş. Hatta, burada bir atak yapmış, sosyal amaçlı etkinliklerden önemli bir etkinlik olan borç verme hizmetinin fonunun önemli bir bölümünü, 40 trilyona yakın bir bölümünü, Vakıflar Bankası ile bir anlaşma yaparak, düşük faizle, aşağı yukarı Kurum'un verdiğine yakın bir faizle sonradan değişiklik oldu; ama, yine de piyasa koşullarına göre çok düşük bir faizle oradan yararlanma imkanını bulup, orada kullandığı fonları ekonomik alana kaydırma imkanını bulmuş ve bunda da gerçekten çok isabet etmiş. Böylece, yılın son aylarında, Kasım krizi, arkadan Şubat krizine hazır fonlar oluşmuş ve o fonların neticesini de Kurum almış.
Sosyal amaçlı etkinlikler aksaksız yürüdü, orada fazla söyleyecek bir şey yok. Ekonomik amaçlı etkinliklere döndüğümüzde, birinci alan kadar isabetli ve olumlu konuşma imkânını bulamıyoruz. Sebebine baktığımızda, ekonomik alana baktığımızda, Kurum gelirlerini nasıl değerlendiriyor, ona bakmamız lazım.
Biraz önce tabloda gördük, arkadaşımız detayına indi; fakat, ben odaklaşacağımız yere gelmek için böyle bir giriş yapıyorum. Genel olarak üç türlü değerlendiriliyor. Gayrimenkul gelirleri var. Bunlar, zaten, data olarak kabul edilebilecek, belirli, piyasaya göre oluşan gayrimenkul gelirleri. Belki üzerinde biraz durmak gerekir.
Plasman gelirleri var. Plasman gelirleri, özellikle kriz dönemlerinde, faiz, repo, döviz spekülasyonlan gibi enstrümanların büyük kazançlar getirdiği dönemlerde, tabii, çok iyi gelirler; buna hiçbirimizin itirazı yok. Nitekim, Kurum da, şu son Kasım krizinden itibaren, özellikle Şubat krizinde, fonlarını çok iyi bir şekilde değerlendirdi ve buradan, benim bildiğim, bu Vakıfbank'tan da transfer ettiği 200 trilyona yakın likit fonunu, 300 trilyona yakın bir pozisyona getirdi. Ama, tabii, bu, 2001 mali yılını, 2001 nemalarını ve 2001 getirilerini etkileyecek. Burada görüldüğü gibi, 2000 yılında bu tür faiz geliri, repo geliri gibi spekülatif gelirler elde edecek bir ortam olmadığından, 2000 yılında daha ziyade faizlerin düşük, repo gelirlerinin düşük, Kasım ayına kadar döviz programının uygulandığı ve döviz de enflasyonun altında bir getiri sağlandığı bir dönemde, burada da görüyoruz, plasman gelirleri çok parlak değil. Bu normaldir.
İkinci tür gelirler plasman gelirleriydi. Üçüncü tür gelirler çok büyük önem kazanıyor. Özellikle, eğer, bu şimdi uygulayacağımız ekonomik programın, yeni girmekte olduğumuz ekonomik programın da, bir önceki ekonomik program gibi, faizleri yeniden eski pozisyonuna çekmek, dövizi de dalgalı kurda bırakmakla birlikte, zaten, ulaştığı boyutun, yine, bir istikrar sağlamak ve ekonomide tekrar üretkenliği, reel üretimin artışını sağlamak amacı tartışılmaz olduğuna göre, yıllardır söylediğimiz gibi, plasman gelirlerinin geçiciliği ve kriz dönemlerine bağlı olduğu düşünüldüğünde, bir kurum olarak, ciddi bir kurum olarak, işletme gelirlerine, firma gelirlerine, bağlı kuruluş gelirlerine bakmak gerekli oluyor.
Arkadaşımız baktı. Ben, biraz daha odaklaşmak istiyorum.
Şimdi, bakın, dedik ki, 200 trilyon dolayındaki yıl sonu, Kasım krizi civarlarındaki gelirimiz, hemen hemen 40 günlük bir sürede, plasmanlarla 300 trilyona ulaştı.
Buraya bakıyoruz, bizim aşağı yukarı 23 şirketimizde 229 trilyon lira var. Buna karşılık, bu 229 trilyondan 2000 yılı içinde aldığımız, elde ettiğimiz, kar payı dediğimiz, Kurum'a kar payı olarak aldığımız 81 trilyon. Ama, zaten, biz, bunu, 80 trilyonunu da, aynı iştiraklere, aynı firmalara, şirketlere, halk dilinde "apel" dediğimiz sermaye artırımı olarak geri veriyoruz.
Yani, çok enteresan, koskoca 2000 yılında ... Ki, 2000 yılının son üç ayı ekonomik krizle özdeşleştirilebilir; ama, 2000 yılı şirket bilançolarını incelediğimizde, 2000 yılı, Türkiye'de, şirketler için, bütün firmalar için iyi geçmiş bir yıldır, kötü geçmiş bir yıldır değildir ve hatta, şu anda bile şirketlerin 12 aylık bilançoları çıktı daha, henüz, şirketlerin çoğuna krizin sonuçları yansımadı; bu, ancak, 2001 'in üç aylık bilançolarında net olarak görülebilir.
Şimdi, gayet tabii, bütün üyelerimiz, herhalde, şunu soracak: Biz bu 229 trilyonu, hemen hemen 300 trilyonu niye tutuyoruz buralarda? Tabii, reel üretime katkıda bulunacağız; yani, amacımız o. Sadece bize nema getiren, bize sosyal imkan getiren bir kuruluş olarak görmüyoruz OYAK'ı. Reel üretime tabii ki katkıda bulunalım, ülke ekonomisine katkıda bulunalım, bu kuruluşun bir amacı da budur; ama, böyle mi bulunmamız gerekir?! Manzara budur.
Şimdi, bundan sonraki yıllar, eğer bu ekonomik kriz uygulamaya konulacak ekonomik programla sonuçlarını vermeye başlarsa, plasman gelirleri düşecektir ve bu iştirakler bizim için büyük önem kazanacaktır; aksi takdirde, nemalarımız son derece tatminkar olmayan düzeylere inebilecektir.
Şimdi, bakın, bir de enteresan şu var: Biz bu karı nerelerden elde ediyoruz; işte, en büyük kar OYAK Renault'un 38 trilyon, Mais'in 8 trilyon civarında, OMSAN var, çimento sektöründe dört kuruluş var ve bakıyoruz, üç kuruluş da, işte, trilyon düzeyinde. Çimento sektörü, karlılığı az; ama, güvenilir bir sektör diyoruz. Yani, 23 kuruluş içinde, ciddi boyutta Renault var; öbürleri de, işte, biraz bir şey getiren kuruluşlar.
Çok kısa olarak tek tek incelediğimizde, OYAK Renault'un toplam 64 trilyon sermayesi içinde 30 trilyon (% 47,6) bizim payımız var; kar payı olarak, bize, 2000 yılı içinde 38 trilyon getirmiş. Gayet makul.
Mais'e baktığımızda, kar payımızın çok daha fazlasını sermayeye katkı payı olarak, artırım payı olarak geri ödeyeceğiz; yani, 2000 yılında 8,7 trilyon kar pay:mız var, 27 trilyon herhalde, burada bir büyüme eğilimi var 51 'i de bizim. OMSAN'da duran paramız 5,5 trilyon, bize 6 trilyon kar getirmiş.
Goodyear'da, Allah vere, iştirak payımız düşük, O/o 10 oranında, getirdiği 7,8 trilyon zarar ve burada da 1,2 trilyon sermaye payımız var.
Çimentolar; Adana, Bolu, Ünye ve Mardin'de ciddi paylarımız var. Demin de söylendi; yani, çimento sektöründe, ülkedeki sektör payının O/o 19'unu alıyoruz. Sermaye paylarımız yüksek, genellikle O/o 50'nin üzerinde. Aldığımız kar payları da, çimento sektörünün düşük karlılığı, daha makul, daha zayıf karlılığı içinde yer alıyor.
Elazığ Çimento yeni alındı; ama, iyi yapıldı mı? Hiç öyle göstermiyor. 6,4 trilyon kendi sermayesi var, OYAK'ın sermaye payı 2,2 trilyon. 552 milyar kar etmişiz, bunun da 303 milyarını zaten geri ödüyoruz; yani, artırım payı olarak ödüyoruz.
Efendim, HEKTAŞ ve TUKAŞ ... HEKTAŞ, çok ilginç, Türkiye'de biraz da tekel durumunda bir kuruluş. 5,5 trilyon toplam sermaye payımız var, O/o 53'üne sahibiz. Bize hiçbir katkısı yok, 798 milyar artırım payı ödeyeceğiz.
TUKAŞ'ın 4,5 trilyon sermayesinin 3,2 trilyonu bize ait, kuruluş hemen hemen O/o 72'si bize ait. Ben, TUKAŞ'ı gördüm, büyükçe bir salça ve turşu imalathanesine benziyor; yani, bende yarattığı intiba o. Galiba, şimdi 2001 yılında bazı gelişmeler var.
Tam Gıda, hiçbir açıklama yapılamayacak bir kuruluş. Eti Pazarlama öyle. Yani, durum görülüyor. Sermaye paylarımızın karları var; ama, katkı payları yine yüksek. OYAK inşaatta 1.8 sermaye payımız var; 75'i bize ait ve kar payı da 1.016 civarında düşük karlılıklar.
OYTUR ... OYTUR'un, ben, zaten, kusura bakmazsanız, neye hizmet ettiğini, ne yaptığını bir türlü anlamış değilim. OYAK toplam sermaye payı % 100 bize ait bir kuruluş. Karı 117 milyar. Zaten, 100 milyarını da katkı payı olarak geri ödüyoruz ve ben, şunu biliyorum: Bu karının da çoğunu, bizim kuruluşlara ait bilet rezervasyonları ve paralarından sağlıyor, bu imkan da sağlanıyor. Tabif, serbest rekabet imkanları içinde gerekli rekabete giriyor; ama, bu imkan da sağlanıyor.
Hepsini anlatarak daha fazla zamanınızı almak istemiyorum; ama, OYPA önemli. Sermayesi tamamen bize ait; 6,4 trilyon zarar. Sektörde sorun var denilebilir; ama, herhalde, sektörde bu kadar zararlı kuruluş da pek yok.
AXA-OYAK Holding iyi gelişen bir kuruluş.
OYAK BANK'ı, arkadaşım, huzurunuzda didik didik etti, fazla bir şey söylemiyorum; ama, gerçekten, OYAK BANK, bu Kurum'a yakışmayan bir yara olarak gözüküyor ve yıllardır da gelişmemiş; ama, kaynağının önemli bir bölümünü çeşitli biçimlerde transfer etmiş bir kuruluş olarak, bir banka olarak gözüküyor.
Ben, özet olarak şunu söylemek istiyorum: Yıl sonunda değerlendirdiğimiz 200 trilyon kaynağın, yıl sonunda, 40 gün içinde 300 trilyona dönüştüğünü düşünürsek, şurada yıllardır bağladığımız ve giderek de sermaye artırım paylarıyla artırdığımız bu kaynağın çünkü, bakın, bu, otomatikman 80 trilyon artışla 300 trilyonu geçecek, 310 trilyona varacak çok daha iyi değerlendirilmesi gerektiğini ve bu Kurum için, eğer gerçekten ekonomik istikrar sağlanır, plasmanlar yerine işletmelerin önemi, firmaların önemi artarsa ki, arzulanan budur, reel üretimdir o zaman, bunların çok büyük önem kazanacağını ve üzerine titrememiz gerektiğini, Kurum'un geleceği, üyelerin nemalarının geleceği açısından bir kere daha hatırlatmak istiyorum.
İLGİLİ HABERLER
BAŞKAN -Sayın UMRUK'a teşekkür ediyoruz. Başka söz isteyen var mı efendim? YÖNETiM KURULU BAŞKANI (E) KORG. Y. SELÇUK SAKA • Sayın Başkan, efendim, söz istiyorum.
BAŞKAN • Herhalde, Yönetim Kurulu olarak bazı sorulara cevap vermek istiyorsunuz.
YÖNETiM KURULU BAŞKANI (E) KORG. Y. SELÇUK SAKA • Sayın Başkanım, Genel Kurulun Değerli Uyeleri;
Ben, iki konuşmacının konuşmalarına cevap vermek istiyorum.
Birinci konuşmacı arkadaşımız Tuncay ŞALLI epeyce konuya temas etti. Zaten, elimizde yazılı notu var. Sonra yazılı nottan ayrıldı ve kendi mütalaalarını şifahen de arz etmeye başladı.
Öncelikle, kendisinin yaptığı tavsiye ve temennilere katıldığımızı ifade etmek suretiyle konuşmama başlamak istiyorum.
Nedir bunların bazıları: Bir tanesi, gelirlerin kontrol altına alınması ve cari giderlerde azaltma yapılması. Bu, zaten, Kurum'un yönetiminin üzerinde titrediği bir konudur; bu, zaten, her zaman yapılan bir şeydir. Eğer, fazla bir gider yapılmışsa, bu, mutlaka gereklilik nedeniyle yapılmıştır. Yine, çimento fabrikalarımızdan bazıları. Özellikle üç tanesinin rehabilite edilme ihtiyacını vurgulamaya çalıştı. Bunlar neydi; Elazığ, Bolu ve Ünye.
Geçen sene çimento sektörünün durumunu hepimiz biliyoruz. Geçen sene, çimento sektörü, senenin üçüncü yarısına kadar çok iyi değildi. Sebebi, depremden sonra hükümetin aldığı bir karardan neşet ediyordu ve hükümet, aldığı bu kararla, önce Temmuz ayına kadar bütün ruhsatları durdurmuştur. Bütün buna rağmen, çimento fabrikaları, ruhsatların durdurulmuş olmasına rağmen, büyük inşaatların durdurulmuş olmasına rağmen, çimento satmaya yavaş yavaş devam ettiler. Sektör, senenin üçüncü veya dördüncü bölümünde açıldı ve bütün handikapını kapattı; hatta ve hatta, 1999'un da üzerinde bir satışla yılı tamamladı; ama, buradaki rekabet, onların kar marjlarını düşürdü.
Bir işi yaparken, bir mukayeseye istinaden yapmak lazım. Nitekim, 2000 yılının çimento sektörünün kar marjı, 1999'un kar marjının altındadır. Bu itibarla, 2000 yılında, 1999'dan daha fazla çimento satılmasına rağmen, daha az kar elde edilmiştir; sebebi budur.
Özellikle vurgulanan üç tanesine gelince ... Bir tanesi Elazığ. Biz, Elazığ'ı iyi bir vaziyette bulmadık. % 30'uyla, bu, Gama ortaklığıdır. Onun rehabilite edilmesi için büyük paralar harcanmaktadır. Eski sistemle çalışan bir fabrikadır; buna rağmen, epeyce düzeltilmiştir ve senelerce devletin elinde olan ve senelerce zarar eden bu fabrika, iki sene müddetle, iki seneden beri de kar etmektedir. Bolu'ya gelince ... Bolu deprem bölgesinin interlandına hitap etmektedir, burada yoğun bir rekabet karşısında kalınmıştır ve büyük rekabet nedeniyle, Adana bölgesinde ton başına satışın ancak üçte 2'siyle, zaman zaman yarısı bir miktarla çimento satma imkanına sahip olmuştur.
Rekabetin ana sebebi de, çok açık söylüyorum, bu bölgedeki yabancıların Türk çimento sanayiini öldürmek maksadıyla yaptıkları dampingtir; bunları çok iyi bilmemiz icap eder. Yoksa, Bolu, bizim iyi bir fabrikamızdır, bundan üç dört sene evvel prekalsinasyona tabi tutulmuştur ve diğer eski sistemlere göre maliyeti daha düşük olan fabrikalarımızdan bir tanesidir; Adana gibi ve şimdi, şu anda yapmakta olduğumuz Ünye gibi.
Ünye'ye gelince ... Ünye'de büyük yatırım yaptık. Hepiniz biliyorsunuz, Doğu Karadeniz bölgesine çok daha iyi bir şekilde pazar payıyla girebilmek için, Ünye bölgesinde hem liman tesisi yaptık hem de orada silo yaptık. Dolayısıyla, burada önceden intikal eden masraf vardı, amortismanlara intikal eden masraf vardı ve bu sene de, kendisinin prekalsinasyon yatırımları devam etmektedir ve büyük boyutludur. Eğer, o bittiği takdirde ki, 2001 yılı sonunda bitecektir bölgede en büyük pazar payı yine biz olmaya devam edeceğiz ve ümidimiz, oradan bu fabrikamızın iyi para kazanacağı noktasındadır.
Arkadaşlar, diğer bir husus, zarar eden diğer şirketlerimizle ilgili. Sorunlarının giderilmesiyle ilgili temennide bulundu. Tabiatıyla, sorunların giderilmesi temennisi, temenninin dışında, bizim görevimizdir ve mevcut sorunlar üzerinde eğilmekte olduğumuzu burada vurgulayarak geçmek istiyorum. Bunlar arasında bankayla ilgili bazı hususlar var. Bankayla ilgili hususlarda Sayın Genel Müdür daha geniş bir izahat verecek; ancak ben, ;açıklanan rakamların bir kısmında herhalde bir zühul meselesi var; kendilerine intikal eden nokta, istinat ettikleri nokta, herhalde, bir düzenleme hatasından dolayı veya tertiplenme özelliğinden dolayı aldıkları rakamlarda biraz farklılık var.
OYAK Ankerbank'ın gerçekte şüpheli ve takipteki alacakları 17.5 değil 13.1; Ankerbank'ın 21 değil, biraz fazla, 22; İrlanda’daki kuruluşumuzun 47.4 değil, aksine, tam 40 misli aşağı 1,6.
Dolayısıyla -Halk Leasing'i geçiyorum- burada verilen rakam itibariyle, OYAK Grubu'nun; yani, OYAK BANK ve ona bağlı üç kuruluşunun takipteki ve şüpheli alacakları miktarı, burada Halk Leasing'in 25'ini çıkarırsak, 80-90 değil 36,9'dur.
Bir banka, tabiatıyla, kredi verir. Krediyi verirken de mutlaka inceleme yapar, inceleme yapmadan hiçbir banka kredi vermez. Bunlardan bir tanesini arz etmek istiyorum; Türk Petrol. Türk Petrol OYAK BANK'ın senelerce en iyi müşterisiydi; ama, bir gün geldi iflas etti. Dolayısıyla, böyle bir emareyi o ana kadar keşfedememiş olan sadece OYAK BANK değil, OYAK BANK'la beraber en az 15-20 tane büyük banka Türk Petrol'den alacağını henüz tahsil edememektedir. Bunlar arasında, Türk Petrol'de alacağı olan en küçük bankalardan biri de biziz. Bunu arkadaşlarıma hatırlatmak isterim. Arkadaşlar, diğer bir husus yine, arkadaşımızın konuşmalarından alıyorum tabiatıyla, zarar eden iştiraklerimiz, şüpheli ve takipteki alacaklarımız üzerinde hassasiyetle duruyoruz; bunlar, Yönetim Kurulunun da sık sık gündemine gelmektedir. OYAK Ankerbank, OYAK BANK ve Halk Leasing'in durumlarını çok yakından izliyoruz.
Ankerbank, OYAK BANK ve Halk Leasing'te, nitekim, şüpheli ve takipteki alacakların çoğalması sonucu buradaki yönetimin iyi olmadığı kararlaştırılmış, Genel Müdürler, bir kısım Genel Müdür Yardımcıları ve onların altındaki bir kısım insana zaten işten el çektirilmiştir. Yeni gelen heyetler, gayet iyi bir şekilde, disiplinli, bilgili, tecrübeli heyetlerdir ve ciddi bir şekilde çalışmaya devam etmektedirler.
Bu verilen rakamlar sizin moralinizi bozmuş olabilir. OYAK BANK'ın ilk üç aylık durumu kardadır; kendi çapında oldukça iyi bir karla Mart sonunu kapatmıştır; onu da ifade etmek isterim. Rakam olarak da, üç aylık karı 12 trilyon küsurdur arkadaşlar.
Bir şirket konjonktüre! olarak kar da eder, zarar da eder; hemen yeise kapılmaya gerek yoktur; ama, şunu söyleyeyim; biz, bu hususta gerekli bütün tedbirleri almaya devam ediyoruz.
Ankerbank'ı, özellikle Yönetim Kurulu, tümümüz birden inceledik ve tabiri caizse -Sayın Başkanım beni mazur görsünler silkeledik. Bunlar Alman kökenli olan iki kişiydi ve Türk kökenliler de vardı. Nitekim, işlerine son verilmiştir. Bankacılık sektöründeki durumumuzun ne olması gerektiği hususunda, Genel Kurul'dan sonra, zaten, bir çalışma yapmaya Yönetim Kurulumuz karar verdi.
Türkiye'de bankacılık sektöründeki sıkıntı, sadece bize mahsus bir sıkıntı değildir. Şu anda, Fon'da, şu veya bu sebeple, 12-13 banka vardır. Şu anda gözükmeyen, iflas durumunda olan birçok banka vardır ve bunların arasında, sizin, hepimizin şu anda bildiği çok büyük bankalar da vardır. Bunların hepsi şu veya bu şekildeki bir destekle durmaktadır. Ümit ederiz, bunlara herhangi bir şey olmaz, bizim bankamıza da olmaz; çünkü, bankacılık sektörünün bugünkü durumu, Türk ekonomisine çok büyük tahribat yapma istidadı taşımaktadır.
Bu durum muvacehesinde biz ne yapıyoruz: Biz, ayaklarımızı yere basarak, OYAK BANK'a her sene bir miktar şube ilave etmek suretiyle, kurumsal bankacılığa ilaveten bireysel bankacılıkta da yer almaya çalışıyoruz. Ama, tabiatıyla, bankacılık nedir; para, mevduat toplarsınız veya bir yerden alırsınız, birilerine satarsınız. Şu anda, Türk ekonomisinin, para toplasa dahi, parayı satacak kişiyi bulmakta büyük sıkıntısı vardır.
Belki size intikal etmedi, bankamıza dışarıdan çok büyük teveccüh vardır; yani, getirip parasını yatırmak isteyen müşteriler vardır. Biz, şu andaki ekonomik durum muvacehesinde bu paraları satabileceğimiz yeri şüpheli bulduğumuzdan dolayı, kendilerine, büyük mevduatlar kabul etmekte bir miktar yavaş ve teenniyle hareket etmeleri hususunu tembih etmiş bulunuyoruz. Yani, bankamız, sizin söylediğiniz gibi, arkadaşımız söylediği gibi, çok feci durumda değildir, şu anda çok güvenilir durumdadır, birçok kişi ve kurum bankamıza teveccüh etmiştir. Biz, ayaklarını yere basarak, sağlam basarak, dikkatli bir şekilde mevduat toplama, belli seviyede mevduat toplama, transfer edecekleri, plase edebilecekleri miktarda mevduat toplama hususunda kendilerini ikaz etmiş buluyoruz.
Devam Edecek...