Sayfa 3 / 4

Yazımızın başında da vurgu yaptığımız üzere TSK, OYAK üzerinden enerjiden bankaya bir şirket mantığıyla her yerde var olmaya çalışan bir ekonomik ve siyasi aktör olarak karşımızda duruyor. Geçtiğimiz günlerde TÜPRAŞ ve Erdemir ihalelerinden önce yaşanan medyada sıkça tartışılan bir konu olması hasebiyle ve küresel anlamda dönen ekonomik ve siyasi olayları analiz etme açısından Koç-Shell grubuyla OYAK Genel Müdürü Coşkun Ulusoy'un birbirlerine karşı olan tutumları manidardır. "Biz Koç Holding'den bile daha verimli bir şirketiz" diyen OYAK Genel Müdürü Coşkun Ulusoy'a cevap Koç'un CEO'sundan geldi; "Elmayla armudu karıştırmayalım. Farklı yasal statü ve farklı vergileme yapılan kurumlarız." cevabıyla tartışmanın ileriki boyutları için işin ne kadar zorlu geçeceğinin belirtileri görüldü.
Bugüne kadar üzeri örtülen, görmezlikten gelinen ve ilk kuruluş yıllarında Koç Holding'in kurucusu Vehbi Koç tarafından toplantılarına katılınan tekelci sermaye asker-bürokrat koalisyonu ilk defa aleni olarak birbirlerine karşı tutumlarını net bir şekilde ortaya koyuyorlardı. Coşkun Ulusoy'un Antalya'da yaptığı konuşma ileriki günlerde özelleştirme süreci devam ettikçe yeni koalisyonların ekonomik ve siyasi bağlamda yeniden dizayn edileceğini de bu konuşmadan anlayabiliyoruz. Şöyle ki Coşkun Ulusoy'un bu konuşmasından özelleştirmede yabancı sermayenin karşısına ulusalcı bir cephenin oluşturulmaya çalışıldığını görüyoruz. "Aman Erdemir'i yabancıya kaptırmayalım" diyen işadamları TOBB önderliğinde "Erdemir milli takımı kuralım" önerisinde bulunması Ulusoy'un da; "Türk Telekom'un, TÜPRAŞ'ın Erdemir'in özelleştirilmesine karşıyım. Ancak satılıyorsa bizim gibi yerli kuruluşlar almalı" sözleriyle ulusalcı cephenin sözcülüğünü yapıyordu. Turgut Özal'ın Türkiye'ye çıkardığı ekonomist prenslerin başında yer alan Coşkun Ulusoy'un Renault gibi çokuluslu bir şirketle ortaklığı devam ederken, "TÜPRAŞ'ı, Erdemir'i yabancıya kaptırmayalım" söyleminde bulunması ilginçtir. Ulusoy, "Türk Telekom, TÜPRAŞ ve Erdemir neden yabancıya gitmesin?" sorusuna "Çünkü onlar bence stratejik kuruluşlar" yanıtını veriyor, daha sonra sözünü geri alıp "daha iyi bir kelime bulamadığım için stratejik dedim" diyor.
OYAK'ın Genel Müdürü Ulusoy "Türk Telekom'un, TÜPRAŞ'ın, Erdemir'in hangi şartlarla kurulup bugüne geldiğini vurgulamak istedim" diyerek kendinin özel bir şirket mi, bir kamu kuruluşu mu, bir siyasi aygıt mı, sosyal yardımlaşma kurumu mu gibi hiçbir tanıma sığmayan durumunu izah ederken düştüğü durumun zorluğunu gösteriyor. Aynı Ulusoy özelleştirmeyle ilgili bu tavrına karşın bankacılık sektörüne yabancı sermaye sınırının konulmasına ise sıcak bakmadığının altını çizdi. Oyakbank için çokuluslu şirketlerle evlilik projeleri için şu benzetmeyi yapıyor: "Bize serpildiniz, güzelleştiniz diyenle niye görüşmeyelim." OYAK Genel Müdürünün içinde bulunduğu çelişkili durum küresel kapitalizmin kendi içindeki rekabetin halka başka dillerle anlatmak ne kadar zor olduğunu gösteriyor.
TÜPRAŞ özelleştirmesi ile patlak veren OYAK-Koç polemiği uluslararası ilişkilerin anlaşılması açısından fevkalade yararlı olmuştur. Yazımızın başında da vurgu yaptığımız üzere 17. yüzyıldan, II. Mahmut döneminden günümüze asker eliyle modernleştirme ve toplumsal dönüşümlerin Cumhuriyet dönemindeki önemli sacayaklarından biri olan OYAK ve TSK'yı Güçlendirme Vakfı adı altındaki kuruluşlar ve faaliyetleri anlaşılmadan yaşadığımız ekonomik sosyal siyasal güncel olayları tahlil ederken eksiklik ve çelişkiler ortaya çıkacaktır. OYAK bir anlamda askerin ekonomik dili olarak yerel ve uluslararası platformda karşımıza çıkıyor. Bütün devlet imkanlarını kullanması ve vergilerden muaf tutulması onu her zaman diğer şirketlere karşı avantajlı kılıyor. Bu bağlamda geçirilen her süreçte gerek kriz zamanlarında gerekse bu günkü özelleştirme ihalelerinde önemli bir konumda gözüküyor. Geçmiş kriz günlerinden de anımsayacağımız bu günümüze ışık tutması açısından OYAK "Şubat Krizi"nin ilk gününde gerçekleştirdiği vurgun (müthiş operasyon) olarak o günkü gazete manşetlerine konulmuştu.