Sayfa 6 / 8

Türkiye’de Askeri Şirketler ve Ordu Sermaye İlişkisi
Türkiye’de TSK mensupları 1960’lara kadar meslek grupları hiyerarşisi içinde Weberyen anlamda, subay/astsubay “zümre”sini oluşturmuşlardır.[15] Ancak bu zümre OYAK’ın kurulması ve üretim araçlarına sahip olmayla beraber sınıf özellikleri göstermeye başlamıştır.
Ordu sermaye ilişkisi açısından bilhassa 1960’lı yıllardan başlayarak 2000’li yılların başına kadar emekli general/amirallerin sanayi ve finans şirketlerinde istihdam edilmeleri bu konunun ayrı incelenmesini gerektirmektedir. Savunmaya ayrılan payın Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYİH) oranının yüzde 2,3 civarında olduğu Türkiye’de bu paranın yönlendirilmesi ve yönetilmesinde askerlerin payının olduğu düşünüldüğünde savunma sanayi ile TSK arasındaki ilişkinin incelenmesinin önemi ortaya çıkmaktadır. Hem Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı’nda (TSKGV) görev alan, hem de özel savunma sanayi firmalarında çalışan emekli general/amiraller sayesinde ordu sermaye ilişkisi yeniden üretilmektedir.
Gelişmekte olan İthal İkameci Birikim Rejimini hızlandırıcı bir etkisi olan 27 Mayıs 1960 müdahalesinin ilk yaptığı işlerin başında kaynakların sanayi sermayesine aktarılmasına yardımcı olmak üzere Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) kurulması sayılırsa, bir diğeri de 1961 yılı başında Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun (OYAK) kurulması sayılabilir. İdris Küçükömer OYAK’a subayları kapitalist yapma girişimi diyerek eleştiri getirirken[16], eski bir Milli Birlik Komitesi üyesi olan general Cemal Madanoğlu senatoda yaptığı konuşmada subayları paragöz duruma sokacağı için eleştirir.[17] OYAK’ın ilk yönetim kurulunda Vehbi Koç ve bazı önemli sanayicilerin olması şaşırtıcı değildir.
Aralık 2018 itibari ile üye sayısı 327 bin’e, çalışan sayısı ise 29 bine ulaşan OYAK, Türkiye’nin ilk 5 holdinginden birisidir. OYAK, metalürji, otomobil üretimi, sigortacılık, çimento üretimi, kimya, enerji, lojistik, liman işletmesi, inşaat, finans, yatırım ve turizm gibi sektörlerde faaliyet göstermektedir.
OYAK’ın kâr ve hasılat olarak ulaştığı büyüklüğü görmek için Türkiye’nin iki büyük holdingi olan Sabancı ve Koç Holding ile konsolide satış hasılatları ve net kâr miktarları üzerinden kıyaslandığında, hasılatı diğer iki holdingten düşük olan OYAK’ın netkârının bu iki holdingin üzerinde olduğu görülmektedir. OYAK kâr/hasılat oranında her iki holdingden daha fazla performans göstermiştir.
TSK personeli bu süreçten aldığı nemalar ile, kapitalist üretim ilişkilerinde sanayi sermayesi yanında taraf olmaya zorlanmaktadır. Daha açık söylemek gerekirse, örneğin Renault fabrikası grevinde grevin uzaması ile o yılki fabrika kârının ve dolayısı ile dağıtılacak nemanın düşeceğini düşünen TSK personeli, kendilerini işçilerin karşısında ama sermaye yanında taraf olarak bulmaktadırlar.
OYAK diğer sermaye grupları gibi kârını maksimize etmeye çalışmaktadır. Özelleştirilen bir sanayi tesisini yabancı sermayedarlarla girdiği ihalede satın alarak “milli çıkarları” savunduğu için övülen OYAK, bir süre sonra bunu çok uluslu bir şirkete satmaya çalışınca eleştiri almaktadır.
Özelleştirme kapsamında Ereğli Demir Çelik’in (Erdemir) satın alınması OYAK’ın yaptığı en büyük yatırımlardan birisi olmuştur. OYAK 5 Ekim 2005’teki açık arttırmada, bünyesinde İskenderun Demir Çelik’i de (İSDEMİR) bulunduran Erdemir hisselerinin yüzde 49.29’unu 2.77 milyar dolara alarak ülkenin en büyük demir çelik üreticisi durumuna gelmiştir. Bir müddet sonra finansal sıkıntılar ile Erdemir’i dünya çelik endüstrisinin en büyük kuruluşlarından Arcelor’a satmak için girimlerde bulunan OYAK, bu sıkıntısını bünyesinde bulunan OYAKbank’ı ING Bank’a satarak çözmüş ve Erdemir’in satışından vazgeçmiştir.
Erdemir’in OYAK’a satışında yaşananlar sermaye birikim sürecinde milliyetçiliğin nasıl kullanıldığına örnek teşkil edecek niteliktedir. Erdemir’in milli bir kuruluş olarak görülen OYAK’a satılması için TOBB’dan Maden İş Sendikası’na kadar çeşitli örgütler ve sivil toplum kuruluşlarının destekleri gözlemlenmiştir. Ereğli Ortak Girişim Grubu (EOGG) olarak Erdemir’e talip ve ihalede OYAK’a rakip olan TOBB Başkanı Rıfat Hisarçıklıoğlu ihalenin OYAK gibi milli bir kuruluşta kalmasına sevindiğini açıklamıştır. Ancak kısa zaman sonra serbest piyasa ekonomisinin kuralları içinde Erdemir’in Arcelor’a satılması için gösterilen çabalar ve daha sonra da OYAKbank’ı uluslararası finans kapitalin büyük bankalarından ING Bank’a satılması aynı çevrelerde büyük bir hayal kırıklığı yaratsa da, enflasyonun yüzde 8.4 olduğu 2007 yılında bu satış dolayısı ile OYAK’ın dağıttığı nemanın yüzde 54’ü bulması aynı şekilde TSK içinde büyük bir sevinçle karşılanmıştır.