Sayfa 5 / 8

Ortadoğu’nun Totaliter Rejimlerinde Askeri Şirketler: Suriye, Yemen ve İran
Suriye’de Hafız Esad kendi mezhebinden subayların orduda elit bir tabaka oluşturmasına izin vermiştir. Suriye’de ordu, iktidardaki Baas partisinden ayrı tutulamaz. Batı karşıtı söylemine rağmen Esad, 1980’lerden itibaren piyasa reformu politikalara girişmiştir. Böylelikle subayların rejime olan bağlılıklarını sürdürebilmek için kar elde etmelerine izin vermiş ve askeri iş faaliyetlerini desteklemek için piyasanın işleyişine müdahale etmiştir. Suriye ordusu sadece devlet bütçesinin yaklaşık yüzde 30’unu almakla kalmamış, aynı zamanda inşaat, tarımsal üretim ve imalat gibi alanlarda yarı tekeller oluşturan ekonomik örgütler de yaratmıştır. Mısır ordusuyla kıyaslandığında, Suriye Ordusu teknolojik olarak ileri olmayan belli başlı sektörlere yatırım yapmaktadır. Frank Mora ve Quintan Wiktorowicz, askeri işlerin kurumsal veya bireysel düzeyde olabileceğini ve Suriyeli subayların kişisel ve ailesel kâr için bunu daha çok bireysel olarak uyguladıklarını belirtmektedir. “Çin ve Küba’nın aksine, Suriye’de ordunun ekonomik faaliyetlere müdahalesi büyük ölçüde kurumsaldan ziyade bireyseldir. Rejim ile kişisel bağlantıları olan yüzlerce subay bu bağlantılarını mevzuattan kurtulmak ve ayrıcalık kazanmak için kullanmış ve kişisel servetlerine servet katmışlardır.”[11]
Yemen’de subay Ali Abdullah Saleh kontrolü altındaki rejimde, aşiretlerden oluşan ordunun iş dünyasıyla ciddi ölçüde ilişkileri vardı. Saleh’in ordusu, merkezinde Kuzeydeki Başkan Zaydi’nin aşiretinden sadık subayların olduğu bir patronaj ağı üzerinden görevini yerine getirmekteydi. Kuzey ve Güney’in 1990’daki birleşmesinden önce, silahlı kuvvetler Saleh’in kuzey eyaletindeki ekonomik nüfuzdan yararlandı. Saleh’in ordusu, Güney’e askeri olarak üstünlük sağladığı 1994’teki kısa iç savaştan sonra, ülke çapında zengin kaynaklara daha fazla nüfuz etti. Yemen’in Askeri Ekonomik Kurumu (Military Economic Corporation-MECO), orduya botlar, üniformalar ve gıda maddeleri tedarik etmek amacıyla aslen 1980’lerde kurulmuş, ancak hızlı bir şekilde emlak, ithalat ruhsatları ve petrol gibi sivil sektörler üzerinde kontrolü sağlamıştır. Saleh 1990’lı yıllarda ekonomik liberalleşme politikaları ve özelleştirmeyi uyguladığında, askeri holding, adını Yemen Ekonomik Şirketi (Yemeni Economical Corporation-YECO) olarak değiştirmiştir. Adam Seitz, YECO’nun Güney’deki özelleştirilen şirketleri ele geçirdiğini ve özel sektördeki faaliyetlerini tarımsal üretim ve inşaattan ilaç sektörüne kadar çeşitli alanlarda genişlettiğini belirtmektedir. YECO (böylece) Saleh rejiminin “aşiret-ordu-ticaret kompleksi”nde ana oyuncuydu.
İran bu bağlamda daha karmaşık bir öyküye sahiptir. İran’ın İslam Devrim Muhafızları Birliği (Islamic Revolutionary Guards Corps – IRGC), 1990’larda ve 2000’lerde sivil sektörlerdeki devasa yatırım şirketleriyle birlikte bir “ekonomik imparatorluk” geliştirmiştir. Bu süreç, devrim sonrası İslami rejim ideolojik olarak soldan ekonomik liberalizme kayarken ve hem reformist hem de muhafazakar başkanlar altında bir özelleştirme politikası uygularken gerçekleşmiştir. Kevan Harris’e göre, İran, devlet teşebbüslerinin mülkiyetinin özel firmalar olarak işletilen ancak devlet tarafından finanse edilen kamu projelerinin üstlenildiği “parastatal (bir nevi KİT)” kuruluşlara devredildiği sahte bir özelleştirme süreci yaşamıştır. IRGC bu KİT’lerin hegemonik sahibidir. Örneğin, Khatam al-Anbia İnşaat Şirketi, petrol ve doğal gaz sahaları, otoyollar ve tüneller inşa etmek gibi kamu ana altyapı projelerinin sorumluluğunu üstlenen hegemon bir müteahhitlik şirketi olup, aynı zamanda yerli ve yabancı şirketler ile birlikte kendisi de özel işler yapmaktadır. Harris IRGC’nin ekonomik gücünün Batı medyasının iddia ettiği gibi mutlak siyasi etkiye dönüşmediğini öne sürmekte[12] Buna mukabil Ali Alfoneh ise bunun tam tersini savunmaktadır. ona göre; IRGC’nin şirket imparatorluğu ve iç politikaya müdahalesi devleti teokrasiden askeri diktatörlüğe dönüştürmüştür. Devrim Muhafızlarının yanında, Besic olarak bilinen paramiliter gönüllü milisler kârlı işlere katılmaktadır.[13] Saeid Golkar, Besic’in İran ekonomisini “paramilitarize ettiğini” iddia etmektedir. Örneğin o bunu, Besic’in bankacılık, turizm, inşaat, imalat, ithalat /ihracat faaliyetlerinde ve daha pek çoğunda resmi ve yasal olarak işletilen işletmelerine dayandırmaktadır.[14]